Merhaba, ilk önce benimle röportaj yapmayı kabul ettiğiniz
için teşekkür ederim. Sizi tanıyabilir miyiz?
C: İsmim Hacer Gezer. 45 yaşındayım. Çorum'da doğdum,
büyüdüm ve 22 yaşımda İstanbul'a yerleştim.
Radyo sizde ne gibi çağrışımlar uyandırıyor? Aklınıza ilk
kimin ismi geliyor mesela?
C: Engin Arman dan İzzet Öz e kadar birçok isim sayabilirim.
Hatta sadece bir arkadaşımız da radyo vardı ve tam saatinde onun evinde
toplanıp dinlerdik.
O günden bugüne radyo kullanımı değişti mi?
Tabii ki. Eskiden radyo çok kıymetliydi. Herkesin elinde
olmayan bir aletti. Köyümüzde de en fazla bir iki kişi de vardı ama şu an eski
kıymeti ve kullanımı kalmadı. Bir çok müziği haberi sohbetleri radyodan dinlerdik
ve meditasyon gibi gelirdi bize. Şimdi ise birçok şeyi sosyal medyadan
telefonlarla öğrenebiliyoruz ve her yer kıskançlık çıkarcılık dolu ve gerçekten
hiçbir şekilde zevk almıyorum.
Radyo hayatınızda ne gibi kolaylıklar sağladı?
C: İşlerimizi yaparken radyo dinlemek bize keyif veriyordu.
Böylece işimizi de daha verimli gerçekleştirebiliyorduk. Ayrıyeten haberleri
dinleyerek dünyanın öbür ucundaki olayları dahi öğrenebiliyorduk.
Radyoda en çok neler dinlerdiniz?
C: Hikaye ve sohbetlere bayılırdık. Çaylarımızı yapar hikaye
dinlerdik. Sohbet dinlerken çok eğlenirdik. Radyocu bizi esprileri ile hem
güldürürdü hem de her dinlediğimizde yeni bir bilgi öğrenirdik. Bir de çok
severek Neşet Ertaş'ın türkülerini ailecek veya arkadaşlarla dinleyip
hüzünlenirdik.
Radyonun zihninizdeki en eski anısı nedir?
C: Amcam Almanya dan radyo getirmişti. Radyo ile ilk
tanışmamdı ve gerçekten bir an önce onu kullanıp nasıl bir şey olduğunu çözmek
için çok heyecanlıydım. Ekin biçmeye giderken dahi radyoyu yanımıza alırdık.